27 Ağustos 2013 Salı

                         

                                                          ŞAKACI YENİLİKÇİLER

Yıl olmuş 2013 hala daha batılı olmak diye bir derdimiz var. Halbuki biz dünyalı bir toplum olup muasır medeniyetleri yaptıkları doğrularca örnek almamız gerekirken, yalnızca batı diye tabir edilen avrupa ülkelerini  sosyal hayatlarında yedikleri , içtikleri , giyindikleri , izledikleri  vb unsurlarla örnek alır duruma gelmişiz. Hal böyle olunca da gözümüz başka bir dünya görmez olmuş. Sözde modern ve avrupalı olmak için  -mış gibi yaşamamız gerekti durdu zamanımızda. Biz şarklılar elimizle yemek yersek kınanabiliriz lakin bunu bir garbın evladı yaptığı vakit modern olmuş olur. Bizlerde onların yediği gibi yersek onların satış yaptığı yerlerde işte o zaman yenilikçi biri olmuş oluyoruz. Daha bunun gibi birçok örnek çoğaltılabilir . Asıl varmak istediğim nokta ise bizlerin kendimizde yabancılaşma yolunda attığımız adımların kendi yaptıklarımız dışında çokta farklı bir şey olmadığıdır , yalnızca isim veya şekil değişikliğinden ibarettir bunlar . Tıpkı İBN-İ HALDUN  un iktisadi hayata bakış açısında J.MAYNARD KEYNES ile aynı şeyi söylediği konuların olduğu gibi. Bizler bu iki bilgiye sahip olalım ama bunu bizden birileri de  biliyor bunun farkında değiliz sanki farklı bir dünyadan yepyeni bir bilgi gelmiş gibi bakınıp duruyoruz çoğu vakit böyle noktalara . Bizler doğrunun peşinde gitmemiz gerekir . Fen Bilimleri, Eğitim Bilimleri gibi daha birçok alan için doğru yöntem hangi coğrafyada ise gidip öğrenmemiz ve geliştirmemiz gerekir . Fakat biz Atilla İLHAN ' ın da dediği gibi yüzümüzü batıya doğru dönmüşüz bakıyoruz sadece , batıya " doğru " bakmamız gerekirken.

Cahit ZARİFOĞLU 'nun ise bizim batıya nasıl baktığımıza dair hikayesi vardır.
Şöyle ki : Birgün bir adam gözündeki çekilmez ağrı için doktor aramaya yollara düşmüştür, yolları önüne katmıştır uzadıkça, gitmiştir gözünün ağrısıyla. Sonunda yolda bulmuştur aradığı doktoru , aman doktor çaresi sendedir tedavi et diye ısrar etmiştir bizim hasta . Doktor ise ısrara dayanamamış yolun kenarında tedaviye başlamıştır. Bunun için gözünü yuvasından çıkarıp o şekilde tedaviyi sürdürmesi gerekmiş. Doktor gözü yuvasından çıkarıp bir taşın üzerine koymuştur ve o sırada oradan geçen bir koyun üzerine basmıştır taşın üzerinde bulunan gözün . Doktor ise bu çaresiz durumunda oradan geçen koyunun gözünü çıkarıp hastanın gözüne takmıştır. Gel zaman git zaman adam gözünde problem olmadan   yaşamış tek sorun haricinde nerede bir yeşillik görse bu adam gidip yanına kurulurmuş. Doktor ise karşılaşınca bu durumla şaşırarak sormuş ne yapıyorsun gözünde bir problem mi var diye ? Adam ise doktora gözünde hiçbir sorun olmadığını yalnızca nerede bir otlak alan görse gözünün oraya meylettiğini belirtmiş . 

İşte bizde bu durumdayız sanki batıya bu şekil bakıyoruz nerede bir batılı görsek gözümüz oraya meylediyor .
 Bizlerin kendimiz olmak dışında herhangi bir kurtuluş yolu yok kanımca . Doğruyu gidip bulalım öğrenelim geliştirelim . Şakacıktan falan bile olsa yenilikçi , modern gibi sıfatları eklemeyelim kendimize  . Münevver insanlar olmak için bilelim ,

20 Ağustos 2013 Salı

                                                 

                                            YERDEN GÖĞE BAKANLARIN AÇISI
 Yerden göğe kadardır bakanların açısı, her ne kadar açıları değişsede. Toprağın altı ve göğün üstü işte tüm mesele bu. Şöyle düşünelim kendimizi ; toprak altında açmayı filizlenmeyi bekleyen bir çiçek. Önce her yer zifiri, sağımız solumuz sobe , zordayız, dardayız... 
Halbuki bir başımızı uzatabilsek , kafamızı çıkarabilsek , filizlenebilsek şu kara topraktan belki baharı getireceğiz kimselere. 
Bazen bir evladın anneler günü hediyesi bazen bir sevgilinin sevgililer günü hediyesi veya bazen bir mezarın süsü olacağız. 
Yeter ki yer edinelim aydınlık denilen karanlıkta.

Ama nasıl ?

Şimdi göğün üstünde , derinliklerinde olalım,
Bir yağmur tanesi olalım.
Ellerini açmış dua edenlerin ümidi olalım, yağmur duasına çıkanların ümidi olalım , 
Toprak altında filizlenmeyi bekleyen çiçeğin ümidi olalım , yağmur altında ıslanmayı bekleyenleri beklediği olalım....

Ne demiştik arkadaş yerden göğe kadar bak ve düşün !!!
Eğer bahar gelecekse yağan yağmurların yeşerttiği çiçeklerle gelecektir.
Bazen zifiri karanlıklarda olursun , bazen göklerde , bazen ...

İllaki gelecektir o bahar. 
O yüzden YERDEN GÖĞE KADAR HAKLI BİR BAKIŞ AÇISI edin ve baharı bekle ... 

16 Ağustos 2013 Cuma

                              BİR ADI OLMALI ŞAHSIMIZIN

Nasılda severiz hep başkalaşmayı hep başka başka şeyleri olmayı. Bu yüzdendir kendimizi sakınıp dururuz kendimizden. Sonra diğerleri gibi olalım diye kaçtık durduk kendimizden yollar yolu. Aynada baktığımız yüzümüze zamanla başkalarının gözüyle baktık. Karanlığı insanın kendisinde aradığı bu zamanda doğruluklar , güzellikler ise uzaklarda kaldı.Hangi ara bakan kör  olduk kendimize. Hangi ara küstük kendimize, kızdık kendimize bunu bile hatırlamıyoruz. Kaçıp durduk kendimizle baş başa kalınca, kalabalıklara. Nurettin TOPÇU' nun dediği gibi de " Kendimiz dışında nereye koştuysak, gurbette kaldık. " Yakın mesafelerin uzaklığını yaşadık, imrendik bize uymayan , bizi biz yapmayan bedenlerin yaşamlarına. Ağlayan kalmamışken halimize anlayanı bulabilmek ne mümkün . Titreyen sesimiz bile tedirgin etmez oldu . Günleri devirdik durduk diğer günlere . Her yeni gün yeni bir karanlık getirdi bir önce ki geceden . Her yakarışta ' Kim O ' diyen bir sorgu kalmadı artık başkalaşım geçirmiş bu vakitte. ' Kim O ' sorusunun cevabı dahi kalmadı bu dönemde.
Bu yüzden bir adı olmalı şahsımızın. Herkesin kendi olacağı, benim diyebileceği. Sonraki işimiz ise yakın olmak kendimize 
Yakın olup düşünmek. Düşünüp taşınmak. Eğer ki düşünenlerin taşımacılığını yaparsak sadece komisyoncu oluruz. Ama başka dünyaların oyuncağı olacağımıza kendi fikrimizin zikrini yaparsak ne dediğimizi ne için dediğimizi biliriz. Bundan dolayıda farkında olalım bizlerde kendimizin tıpkı Can YÜCEL' in dediği gibi.

Farkında olmalı insan...
Kendisinin, hayatın, olayların, gidişatın farkında olmalı
Farkı fark etmeli, fark ettiğini de fark ettirmemeli bazen
Bir damlacık sudan nasıl yaratıldığını
Fark etmeli...